• HAKKINDA
  • KANSER TEDAVİSİ
    • Pankreas Kanseri
    • Karaciğer Kanseri
    • Kalınbağırsak Kanseri
    • Meme Kanseri
    • Tiroit Kanseri
    • Yemek Borusu Kanseri
  • OBEZİTE CERRAHİSİ
    • Obezite Cerrahisi
    • Obezite Neden Bir Hastalıktır?
    • Obezite Ameliyatları
    • BKI Nedir?
  • HAKKINDA
  • KANSER TEDAVİSİ
    • Pankreas Kanseri
    • Karaciğer Kanseri
    • Kalınbağırsak Kanseri
    • Meme Kanseri
    • Tiroit Kanseri
    • Yemek Borusu Kanseri
  • OBEZİTE CERRAHİSİ
    • Obezite Cerrahisi
    • Obezite Neden Bir Hastalıktır?
    • Obezite Ameliyatları
    • BKI Nedir?
Memorial

0 0

Son Söz Doktorların

Yazılı Basında Prof. Dr. Alihan GürkanYorum Yapılmamış

Ülkemizde böbrek ve karaciğer naklinin gelişiminde hep, özel birkaç kişinin ismi geçerdi. Birini de son yıllarda daha sık duyar olduk. 2009 yılı ortasında kendisi ile tanıştığımda çok şaşırmıştım. Bu kadar riskli bir cerrahiyi ileriye götürecek önemli çalışmalara imza atan Prof. Dr. Alihan Gürkan ne kadar genç görünmüştü bana ilk görüşmemizde… Ülkemizdeki her yıl binlerce artan kronik böbrek yetmezliği çeken hastaların tedavisinde tıbbi ve ekonomik çözümleri için kafa yoran, sürecin bilimsel ve pratik boyutlarını geliştiren, bu alanda yapılması gerekenlerle ilgili çok güzel fikirleri olan idealist bir hekim arkadaş olarak tanıdım. Cerrahlığı ve kararlılığı beni çok etkilemiştir.

Meri İstiroti Bahar

 

Yirmi yıldır bir yaşam hediyesinin peşinde

Prof. Dr. Alihan Gürkan, Türkiye’de organ nakli alanında birçok “ilk uygulamayı” gerçekleştiren hekim olarak tanınıyor. Organ nakli alanında Türkiye’nin yüz akı kurumlarından biri olan Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde uzun yıllar görev alan ve İstanbul’da yeni bir merkezin kuruluşunda önemli emeği olan Dr. Alihan Gürkan’ın Türkiye’de hayata geçirdiği “ilkler” arasında şunlar var:

2001 yılında ülkemizin güneyinde ilk canlı karaciğer nakli, yine 2001’de ilk defa iki merkez arasında karaciğer paylaşımı, 2003’te ilk dual (çift) böbrek nakli, 2004’te ilk auxillary karaciğer nakli, 2009’da en yaşlı alıcıya böbrek nakli, en yaşlı kadavra vericili karaciğer nakli, en genç kadavra donörden böbrek nakli, en küçük alıcıya böbrek nakli, ilk ve tek kalp-böbrek birlikte nakil ve 2010’da dünyanın en küçük alıcısına kombine karaciğer-böbrek nakli.

Dr. Alihan Gürkan yaklaşık 20 yıldır organ nakliyle iç içe yaşıyor. İşinin zorlukları yanında çok ilginç özellikleri olduğunu belirten Dr. Gürkan “aslında her vakanın kendi içinde dramı, her kurtuluşun kendi başına çekiciliği” olduğunu söylüyor. Basında ilgi çeken hasta hikayelerine bakıldığında çoğunun organ nakli hakkında olduğuna dikkat çekiyor, bu ilginin nedenleriniyse şöyle açıklıyor:

“Nasıl olmasın, tıbbın en tanrısal kısmını yaparsınız, olmazı oldurursunuz, yoktan var edersiniz… Her seferinde bitmişin yerine yenisini koyarsınız. Hastasından yöneticisine, basından sokaktaki insana herkes sizin yaptığınıza ‘kutsal’ damgası vurur, hayranlıkla bakar. Öyle bir iştir ki bir süre sonra sizi de kavrar, bataklık gibi içine çeker, uyuşturucu gibi benliğinizi ele geçirir, hakikaten ‘ben neymişim kardeşim, neler yapıyorum’ demeye başlarsınız. İşin kendinize hayran kalma kısmının eğer başındaysanız, aklınız hala egonuzun önündeyse ve kontrol edilebiliyorsa, bir problem yok. Bu şevki kaybetmeden yolunuza devam edin, bu sevgi sizi uçurur, siz uçtukça daha fazla insanın ümidi olursunuz.”

Dr. Gürkan’ın meslektaşlarına uyarısı da tam bu noktada devreye giriyor; “bir sonraki safha çok tehlikelidir, bunu da hep akılda tutmak gerekir” sözleriyle hekimlere sesleniyor.

Dr. Alihan Gürkan resmi olarak 1996 yılında organ nakline başlıyor. Bu başlangıcı “resmi” olarak tanımlamasının da bir nedeni var. Çünkü ilk nakil heyecanını” yaşamasının tarihi daha önceki yıllara, Akdeniz Üniversitesi Antalya Tıp Fakültesi’nde geçen öğrencilik yıllarına kadar uzanıyor. “1991 yılında ihtisasa başlamamla birlikte bu hikaye başladı aslında” sözleriyle döndüğü o günlerinde organ nakline gönlünü nasıl kaptırdığını anlatmaya devam ediyor.

“Akdeniz Üniversitesi’nin hamamböceğinden zengin Kepez’deki hastanesinde bu işin yapıldığını ilk duyup gördüğüm zaman… Ne insanüstü bir şeydi Allah’ım, bir kişinin böbreğini al, sonra yıllardır diyalizde olan bir başkasına tak. O kan emici diyaliz makinelerinden -metafor değil gerçekten kan emerler- hastayı kurtarıp özgür bir yaşam yolu aç. Kötü şeydir diyaliz, gerçekten kötü. Haftanın 3 günü günde 3-4 saat bir makineye bağlanın. Bir gün o diyaliz seansının etkisinin geçmesi için bekle, bir gün kendine gel, ertesi gün yükselen üre hayatını yine alt üst etsin. Sonra kalem kalınlığında iğneler tekrar damara, her şey yeni baştan…”

Genç doktor adayı Gürkan’ın ilk tepkisi “hayat mı bu” olur…. Ama bir yandan da “yapılan işin hakikaten büyük iş, bu işi yapanların büyük insanlar” olduğunu düşünmeden edemez günümüzden 25 yıl kadar önce.

Ardından mezuniyet, mecburi hizmet, uzmanlık sınavı dönemleri gelir geçer ve Dr. Alihan Gürkan Haydarpaşa Numune Hastanesinde genel cerrahi ihtisasına başlar. Aynı mucizeye bir kez de orada tanık olur: Böbrek nakli…

“Aynı yaşam hediyesi; bu kez operasyonların içindeydim, çok az sayıda da olsa heyecan vericiydi. Çok azdı organ bağışı, bir kişi organlarını bağışladı mı sabaha dek başında nöbet tutulurdu, öyle ya o kadar az ki organ, o kadar çok ki bekleyen, her biri altın değerinde organların. Sonra o zorlu süreç başlar, yokluk diz boyu, organı taşıyacak buz kabı bile yok. Her türlü taşımacılık kendi arabalarımızla… Bu işin kutsallığı iyi hoş da etkinliğine inanç yok, ekonomik destek yok…”

İhtisas günlerindeki anılarından bir kısmını yukarıdaki sözleriyle özetliyor Dr. Gürkan. Elbette bu sadece küçük bir özet… Organ naklinin etkisinde kalmasıyla sahip olduğu duyguları ve alandaki ilk adımlarını da şöyle aktarıyor:

“Baktım bu işi öğrenmek gerek; asistanlıkta önce iki aylık seçmeli stajında, bu işin Mekke’si denilen yerlerden birine, New York Üniversitesi, Mount Sinai Organ Nakli Merkezi’ne gittim. İlk defa karaciğer nakli gördüğümde ‘işte bu’ dedim ‘son nokta’, ‘bu cerrahiyi yapan her şeyi yapar’, bir direnç noktası, bir kaldıraç dünya yerinden oynardı! ‘Yapmam gerek bu işi’ dedim, dedikten 3 yıl sonra aynı bölümün resmi fellow’u (uzmanlık öğrencisi) idim. Çok debelendim o noktaya gelmekte ama olsundu, çünkü zehir damarda idi bir kez. Organ naki bataklığı çekmişti içine. Aslında bataklık demek haksızlık, çünkü onore edici gururunuzu okşayan bir dünyadır, egonuz hipertrofiye olur (gelişir), isim yaparsınız, neden her ne ise çeker içine. Zor iştir ama zor günleriniz ameliyathanede geçer.”

Dr. Alihan Gürkan, meslek hayatındaki ilk ciddi dayanıklılık sınavını Mount Sinai günlerinden yaklaşık 7 yıl sonra verir. Takvim 2005 yılı Ağustos ayının 28. gününü göstermektedir. O sıralar yıllık izindedir ve “hastanede kimseler yok” denebilir bir durum vardır. Operasyonun nasıl nefes kestiğini şöyle anlatıyor Dr. Gürkan:

“Beyin ölümü olmuş bir vatandaş organlarını bağışlamış, altın değerinde. İzini unuttuk. Gece 10 gibi operasyona başladık, ertesi gün öğleden sonra 2’ye kadar sürdü. Karaciğer, pankreas ve böbrekler, hepsi nakledildi. Tatlı bir yorgunluk, çokça zafer mutluluğu… Dedim ya hafif şizofrenik bir cerrahi türüdür, biraz mazoşistlik gerektiren, ama çok güzeldir sonucu, özellikle hastalar yoğun bakımdan çıkınca…”

Doktor cerrah, alanı da organ nakli olunca; her biri değişik, hepsi birbirinden ilginç, her biri başlı başına bir dram, bir öykü olan vakalarla geçiyor ömrü. “Çünkü hastalar kroniktir, tedavileri de öyle” diyor Dr. Gürkan ve devam ediyor:

“Dünyanın en büyük merkezlerinde -gururla ifade etmeliyim ki biri ülkemizde olmak üzere- çok farklı olaylar yaşadım. Eski sevgililerden birinin diğerine organ bağışlamasından ve operasyon sonrasında yeni sevgililerinin onlara refakat etmesinden, ilkinin çalışmaması üzerine kızına ikinci böbreğini de verip, kızının yerine diyalize girmek isteyen, bu kabul edilmeyince hastaneyi mahkemeye veren anneye kadar. Ama bu konuda beni en çok etkileyen örneklerden biri 2010 yılı başında bizim hastanemizde gerçekleşti. Canlı karaciğer nakli programımız çok başarılı çalışmakta ve ülkemizin çok çeşitli yörelerinden hastalar gelmekteydi. Anadolu’nun bir kentinden, bir işçi ailesi, karaciğer hastalığından muzdarip evlatları için gelmişlerdi. 18 yıldır bu hastalığı çeken bir çocuk… İşin acı tarafı, bu öyle bir illet ki, sadece karaciğeri bitirmekle kalmamış, çocuğun beynine ve zekasına da etkimiş. İlk o an da şaşırmıştım, sağlıklı iki çocukları olmasına karşın zaten yaşamı zor olan bu çocuğu yaşatmak için bu denli savaşan aileye… Bu hastalığın zor bir hastalık olduğunu, karaciğerini veren kişiye de risk yükleyeceğini, beyinde oluşan hasarın geri dönmeyeceğini, detaylarıyla anlattım. ‘Olsun’ dediler, ‘biz ve kardeşleri ona bakarız.’ Tetkikler sırasında çocuk ağırlaştı, yoğun bakıma alındı, çocuğun hastalığının risklerinden biriydi bu. Aile ile yeniden konuştuk, tüm gelişmeler ışığında bu operasyonu yapmanın çok riskli olacağını tekrar açıkladık, ‘yüzde 1 şansımız bile olsa bunu oğlumuz için kullanmak istiyoruz’ dediler ve önce anneyi ameliyata aldık. Karaciğer parçasını çıkardık, alıcı operasyonuna başladıktan hemen sonra, çocuğun masada kalbi durdu. 45 dakika uğraştık. Döndüremedik… Yıkılmış bir ekip, hayatını kaybetmiş bir genç, ameliyattan çıkmış ama anestezinin etkisinde baygın bir anne ve açıkta duran bir karaciğer parçası…”

Bu noktada biraz ara veriyor, daha doğrusu bir başka dramı anlatmaya geçiyor Dr. Gürkan:

“İki evladımız var, ikisi de karaciğer hastalığının pençesinde, üstüne üstlük ekonominiz de iyi değil, yani kime isyan edeceğiniz, kime küseceğiniz dahası ne yapacağınız, hepsi birbirine karışmış durumda. Çaresizlik ne midir? Budur, bence budur, Tanrı kimseye vermesin. Çocuklardan birinin durumu daha iyice, o biraz daha bekleyebilir ancak diğerini hemen ameliyat etmek durumundayız. Karaciğer yok, babanınkinin bir kısmını alacağız. Babayı hazırladık, ama endişelerimiz var, babanın damar yapısı çok uygun değil, parça küçük çocuğa biraz büyük gelebilir gibi. Tam ameliyat gününden önce, hemen önce, mucize gibi bir haber geliyor koordinatörlerimizden. Bizim ufaklığın yaşlarında bir organ bağışlayıcısı var, hemen alıyoruz organı takıyoruz, kurtuluyor. Sorunlar bitiyor mu bu aile için? Elbette hayır, sadece bir miktar hafifliyor, sırada daha diğer çocuk var. Bir yıl sonra beklenen son geliyor, diğer çocuğun da karaciğer fonksiyonları bozuluyor ve karaciğer nakli ihtiyacı ortaya çıkıyor. Yine baba gündeme geliyor, hazırlıklar yineleniyor ve operasyon günü veriliyor. Ancak o operasyon günü, bir başka genç hastanın durumu ağırlaştığından, iki gün sonraya öteleniyor. Aksilik işte öyle mi?”

İki farklı olay… İlkinde; hayatını kaybetmiş bir genç, ameliyattan çıkmış ama anestezinin etkisinde baygın bir anne ve açıkta duran bir karaciğer parçası ile kalmıştır ameliyat ekibi. Yıkılmışlardır. İşte tam bu karmaşanın ortasında aklına gelen fikri nasıl uyguladığını da anlatıyor Dr. Gürkan:

“Yetim graft (parça) diye bir kavram vardır batıda, operasyonda hasta hayatını kaybederse, ortada kalan parça bir başkasına takılabilir, bunun için düzenlemeler vardır. Ama bizim ülkemizde hiç olmadı, örneği yok. Operasyonda çok sevgili dostum Doç. Dr. Ayhan Dinçkan’a fikrimi söyledim; “Abi bizi hapse atarlar” dedi, haklı olarak. Çünkü böyle bir konuda yasal açıklık yok. ‘8 yaşında bir çocuğun hayatını kurtarmak için yapılacak bir işte vicdanı olan hiçbir hakim bizi içeri atmaz, bu işi yapmazsak vicdanımız bize ne yapar onu bilemem’ dedim ve ameliyathaneden çıktım. Ölen çocuğun babasını ve teyzesini çağırdım. Durumu bütün açıklığı ile anlattım. Sonra da acılı babaya ‘Belki böylesi bir durumda sorulmaz ama açıkta kalan karaciğer konusunda bir karar vermelisiniz. Çöpe atabilirsiniz veya bir başka hastaya bağışlayabilirsiniz’ Baba göz yaşları içerisinde, o durumda çok kişinin yapmayacağını yaptı ve ‘Benim yavrum öldü başkalarınınki kurtulsun’ dedi.”

Bu aşamada Dr. Gürkan’ın ve ekipteki tüm hekimlerin zamana karşı yarışları başlar. Önce parçanın uyacağı uygun hastayı bulmak gerekir. Aynı zamanda Sağlık Bakanlığı’ndan gerekli izinler alınmalıdır. Tüm bunları yapmak içinse sadece 3-5 saatleri vardır. Sözü yeniden Dr. Gürkan’a bırakıyoruz:

“Çünkü karaciğer parçası buz içinde daha fazla bekleyemezdi. Bakanlık gerekli görüşmeler sonunda ikna edildi. Zaten böylesi insani bir iş için tersi de düşünülemezdi. En uygun hastanın kim olduğunu tahmin etmek sizler için de zor olmamalı. İki çocukları da hasta olan şanssız ailenin yüzü yavaş yavaş gülmeye başlamıştı. İkinci çocuklarını hemen operasyona aldık. Her şey yolunda gitti. Çözülmesi gerekli olan tek ve ufak bir sorun daha vardı. Verici anneye, ailenin de isteğiyle, evladını kaybettiği söylenmemişti. Operasyondan 4-5 gün sonra tüm ekip olarak toplandık ve anneye bunu açıkladım. Manevi olarak onun da hakkını helal etmesi gerektiğini söyledim. Hıçkırıklar içinde helal etti. Hayatımda ağlamamak için kendimi bu deneli hiç sıkmamıştım ama serviste yatan diğer evladına – yani karaciğer parçasını verdiğimiz diğer çocuğa- sarılıp ağlayışını görünce dayanamadım. Aklıma bu işe başlamakla ne denli iyi bir şey yaptığım düşüncesi geldi ister istemez. Ne büyük bir işti bu, ne yüce, ne güzel, ne anlamlı. Ne iyi insanlardı bu bağışı yapanlar. O anneyle röportaj yapmak istediler kabul etmedi, yılın annesi seçmek istediler, istemedi. Nedenini de söylemedi. Bence yaptığı işin gururu onun için her şeye bedeldi. Yaşadığı onca güçlüğe de…”

Prof. Dr. Alihan Gürkan binlerce organ nakli yaptı, daha binlercesini de yapmaya niyetli. Meslek hayatı ona daha pek çok öykü dinletecek, pek çoğunu görecek ve yaşayacak. “Ama” diyor “böylesini bir daha yaşar mıyım, onu bilemiyorum.”

 

Son Söz Doktorların / Meri İstiroti Bahar

Paylaş

Hakkında Alihan Gürkan

SAĞLIK REHBERİ

  • Son Söz Doktorların
  • Pankreas Kanseri Ölümcül Olabilir
  • Son Dönem Organ Yetmezliği Olan Hastalarda Obezite Cerrahisi
  • Kapalı Ameliyatların Avantajı
  • Mide Bypass’ı (Gastric Bypass)
  • Tüp Mide Ameliyatı
SAĞLIK VİDEOLARI

Tüp Mide Ameliyatı Nedir?

Obezite Cerrahisinde Doğru Bilinen Yanlışlar Neler ?

Obezite Cerrahisi Kimlere Uygulanmalı?
Tel: 444 7 888
E-posta: [email protected]
© Copyright 2015 by Memorial. Bütün hakları saklıdır.
HAKKINDA KANSER TEDAVİSİ OBEZİTE CERRAHİSİ SAĞLIK REHBERİ İLETİŞİM