Gastrik Bypass diğer obezite cerrahi yöntemlerine göre daha eski bir ameliyat türüdür. Bu nedenle dünyada günümüze kadar en fazla yapılmış obezite cerrahi yöntemi olarak sayılabilir. Birinci aşamada 30 mililitre hacminde küçük bir mide oluşturulur. Bunun için yemek borusu mide bileşkesine yakın mide dokusu kullanılır.Yeni oluşturulan bu küçük mideye ince bağırsaklar belli bir mesafeden bağlanır. İki tür bypass vardır. Bir türünde ince bağırsaklar hiç ayrılmadan bir halka şeklinde getirilerek mideye bağlanır. Buna “Mini Gastrik Bypass” denir. Diğer türde ise, ince bağırsak ayrılır ve bir ucu mideye diğer ucu ise yine ince bağırsağa ancak belli bir mesafeden sonra bağlanır. Buna da Roux en Y gastrik bypass adı verilir. Küçük teknik farklar dışında bu iki yöntem de yakın cerrahi sonuçlar vermektedir. Buradaki mekanizma tüp midede olduğu gibi hem kısıtlayıcıdır yani hasta daha sınırlı gıda miktarı tüketebilir hem de gıdalar onikiparmak bağırsağına dökülen safra ve pankreas enzimleri ile olması gereken yerden çok daha uzak ince bağırsak bölümlerinde karşılaşır. Böylece gıdaların parçalanması ve emilmesi zorlaşır ve buna bağlı emilimi bozucu bir mekanizma eklenmiş olur. Hasta kısaca az yer ve yediğinden az yararlanır. Burada mide bağırsak sistemi hormonlarındaki değişim tüp mideye oranla daha belirgin olur. Buna bağlı olarak da açlık hissi azalır, tokluk hissi artar ve kan şekeri daha düzgün seyreder. Avantajları arasında fazla kiloların %60-80’ini hasta verebilir. Gıda alımını kısıtlayıcı bir yöntemdir. Mide bağırsak sistemi hormonları daha belirgin etkiler.
Diğer operasyonlar–duodenal switch gibi uygulanan grup ve uygulama azlığına bakıldığında çok özel operasyonlar olarak kalmaktadır ve komplikasyon ve yan etki açısından her hasta için merkezlerce değerlendirilmesi uygun olacaktır.
Ameliyat sonrası yaşam
Burada hastaların bilmesi gereken bir diğer önemli nokta ameliyattan sonra kendilerini bambaşka bir hayatın beklediğidir. Beslenme ve diyet uzmanı rehberliğinde düşük karbonhidrat-yüksek proteinli bir diyet uygulanması, ufak porsiyonlarda daha fazla sayıda öğünlerin düzenlenmesi, iyi çiğneme alışkanlığının kazanılması, günlük multivitamin, kalsiyum ve d vitamini takviyesinin yapılması, fizik egzersizlerin buna eklenmesi büyük önem taşımaktadır. Ameliyat sonrası hastalar küçük porsiyonlarla doyabildiği için yeni hayatlarına alışmada sorun yaşamamaktadır. İnsülin kullanan diyabet hastaları ve yüksek tansiyon hastaları hayatlarını tamamen sürekli kullandıkları bu ilaçlardan bağımsız bir şekilde sürdürmektedirler. Ayrıca ameliyat olan hastaların horlama şikayeti ortadan kalktığı gibi kolestrol seviyeleri de hızla normal oranlara düşmektedir. Gündelik yaşamlarında fiziksel aktiviteler yaparken önceki hallerine göre çok daha rahat hareket edebilmektedirler.
30.12.2014